6 Ocak 2011 Perşembe

CİNSEL TRAVMALAR

CİNSEL TRAVMALARIN VARLIĞINA İNANMAK VE ONLAR HAKKINDA KONUŞMAK NEDEN BU KADAR ZOR?
Doğruyu konuşmak için iki kişi gereklidir: Doğruyu söyleyen, doğruyu dinleyen!

Henry David Thoreau

Cinsel travmalar bireylerin, ailelerin, arkadaşların ve toplumların konuşmaktan ve tartışmaktan en çok korktukları ve çekindikleri konuların başında gelir. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde, cinsel taciz, istismar ve tecavüz gibi travmalara maruz kalmış kişilerin büyük bir çoğunluğu bu olayların acısını içlerinde saklayıp yaşar ve bu travmaların üstesinden gelmeye çabalarken genellikle çevrelerinden destek talep edemez ya da etseler bile böyle bir destek göremezler. Bu travmaları yaşamak başlı başına oldukça zor olsa da, olayı daha da zorlaştıran, travmaların ardından gelen süreçte kişinin bu durumu kimseyle paylaşamaması ve yeterli destek ve yardımı görememesidir. Kişiler, yaşadıklarını utanç, korku, toplum ve aile baskısı gibi nedenlerle açıklayamamakta, hatta bazı durumlarda can güvenlikleri nedeniyle yaşanan taciz ve tecavüzler gizli kalmaktadır. Cinsel travmalara maruz kalan kişilerin birçoğu ailelerinin, akrabalarının, arkadaşlarının, eşlerinin veya sevgililerinin onlara inanmayacağını, hatta yaşanan taciz ve tecavüzden onları sorumlu tutacağını düşünür. Yaşadıkları çevrede kötü gözle bakılacaklarını, hor görüleceklerini, dışlanacaklarını, bu olayın onların ya da ailelerinin adını lekeleyeceğini ve bu olayın ileride iş ya da özel hayatlarını olumsuz etkileyeceğini düşünürler. Çevresinden destek göremeyeceğini bilen kişi, bu travmalarla tek başına başa çıkmak durumunda kalır. İstismara,tacize ve travmaya maruz kalan o olmasına rağmen, bu olayın bütün yükünü, acısını,sonuçlarını tek başına taşır. Elbette her kişi ve durumda bu geçerli değildir, fakat Türkiye'de cinsel travmaya maruz kalan kişiler için, bunu çevresindekilere açıklamak, bu konuda destek ve yardım almak, ve istismarcı hakkında yasal işlem başlatmak, yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı oldukça zordur.Cinsel travmaların içinde özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar, taciz ve tecavüz ve ensest toplumda tabu olan konuların başında gelir. Bu travmalara maruz kalmış çocuklar için yaşadıkları cinsel istismarı anlatmak aşağıdaki nedenlerden dolayı çoğu zaman çok zordur: 1)İstismarcı tarafından tehdit edildikleri için (çocuğa ya da ailesine fiziksel zarar vermekle) 2)Evden uzaklaştırılmaktan korktukları için (eğer istismarcı aile bireylerinden, akraba ya da ebeveynlerin arkadaşlarından biriyse) 3)Kendilerine kimsenin inanmayacağını ve herkesin olanlar yüzünden onları suçlayacağını düşündükleri için 4)Utandıkları ya da suçluluk duydukları için Cinsel taciz ya da tecavüze maruz kalan yetişkinler için de bu durumu çevrelerindeki kişilere anlatmak, bu konuda yardım almak, ve saldırganı rapor etmek çoğu zaman oldukça zordur. Kanada'da yapılan bir araştırmaya göre (1) cinsel saldırıya uğrayan kadınlar: 1)Polisin saldırganı cezalandırmayacağına inandıkları 2)Mahkeme sürecinde polisin,toplumun, aile ve arkadaşların yaşadıkları cinsel şiddet karşısında takınacakları tutumdan korktukları 3)Saldırganın onlara tekrar saldırmasından korktukları 4)Yaşadıkları korku ve utanç nedeniyle yaşadıkları hakkında konuşmaktan ya da saldırganı rapor etmekten çekinmektedirler. Cinsel şiddete veya istismara maruz kalmış çocuklar, ergenler ya da yetişkinler, bu tavmalarla çoğunlukla yalnız başa çıkmak zorunda kalmakta, gereken psikolojik ve sosyal desteği bazen asla bulamamaktadır. Başlarına gelen durumdan kendilerini suçlamakta, saldırgan ya da istismarcının tehditleri nedeniyle sessiz kalmak durumunda bırakılmakta ve adalet sistemimiz cinsel suçlar konusunda oldukça yaptırımsız olduğundan durumu rapor etmemeyi tercih etmektedirler. Kişiler yaşadıklarını ailelerine açıklasalar bile zaman zaman aileler yaşanan taciz veya tecavüze ya inanmamakta (genellikle aile bireylerinden biri taciz ya da tecavüzü yapan kişi ise) ya da maruz kaldıkları bu durumun suçlusunun kendileri olduğunu iddia etmektedirler. Türkiye'de yakın zamanda yapılan yasal düzenlemeler ise uzun yıllar boyunca kadınların neden cinsel travmaları hakkında bu kadar sessiz kaldıklarının bir kanıtı. Çok değil 6 yıl öncesine kadar cinsel suçlarla ilgili yasalar aşağıdaki gibiydi (2): 1) "Cinsel suçlar, “Topluma Karşı Suçlar” kısmının “Cinsel Bütünlüğe ve Edep Törelerine Karşı Suçlar” başlığı altındaydı. Günümüzde bu suçlar “Kişilere Karşı Suçlar” kısmına alındı.Eski ceza kanununda cinsel suçlar, “Kamu Ahlakı ve Aileye Karşı Suçlar” alt bölümünde, “Topluma Karşı Suçlar” kısmında düzenlenmekteydi. Bu sınıflandırma, kadınların bedenlerinin vee cinselliklerinin kendilerine değil, ailelerine ya da topluma ait olduğunu varsayan erkek egemen bir görüşü yansıtıyordu. Yeni ceza kanununda cinsel suçlar “Cinsel Bütünlüğe Karşı Suçlar” alt bölümünde, “Kişilere Karşı İşlenen Suçlar” kısmında düzenlenmektedir. "(2) 2) "Eski ceza kanununda cinsel suçlar, çoğunlukla kadın cinselliğinin gelenekler adına kontrolünü içeren adab, ırz, namus, haya gibi tanımsız ve zamana ve mekana göre değişiklik gösteren kavramlara atıfta bulunarak yapılmaktaydı. Örneğin, tecavüz ve cinsel taciz suçları, zorla ırza geçme ve ırza tassadi şeklinde tanımlanıyordu." (2) 3) "Eski ceza kanununda çocuklara yönelik cinsel tacizde çocuğun “rızası” olabileceğini varsayan ve bu durumlarda ceza indirimleri öngören koşullar bulunmaktaydı. Reformun ardından tecavüz, cinsel taciz, cinsel istismar durumlarında çocuğun rızası olabileceğine dair tüm hükümler kaldırıldı ve çocukların rızası ile tecavüz, cinsel taciz, cinsel istismar gibi tüm referanslar kanundan çıkarıldı, çocuklara karşı cinsel suçlar “çocukların cinsel istismarı” adı ile tek bir madde altında düzenlendi.Eski ceza kanunu çocuklara yönelik cinsel istismarı ayrıca suç olarak belirtmek yerine, bu suçları tecavüz ve cinsel istismar suçları altında düzenliyordu. Yeni ceza kanununda ise 15 yaşında küçük çocuklara karşı işlenen suçlar “Çocuklara Karşı Cinsel İstismar” başlıklı ayrı bir maddede yer alıyor. Eğer suç anne ya da baba, akrabalar, yasal görevliler, bakıcılar, öğretmenler ya da çocuğun bakımından sorumlu sağlık görevlileri tarafından işlenirse, bu durum ağırlaştırıcı neden sayılmaktadır. Ayrıca çocuğun psikolojik sağlığına zarar verilmesi ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi, cinsel istismarda çocuğun rızasını öngören kabuller tamamen kanundan çıkarılmıştır." 4) "Eski ceza kanununda evlilik içi tecavüz bir suç olarak kabul edilmiyordu. Tecavüzü düzenleyen maddenin gerekçesinde evlilik içi tecavüzün cinsel suç olmadığı belirtiliyordu. Yeni kanunda evlilik içi tecavüz ayrıca bir suç olarak düzenleniyor ve evlilik içi tecavüz durumunda mağdurun şikayeti üzerine dava açılabiliyor. "(2) 5)"Eski ceza kanunu tecavüzü düzenlerken, suçun evli ya da bakire bir kadına karşı işlenmesi durumunu ağırlaştırıcı neden olarak kabul ederek, bakire olan ve olmayan kadınları ya da evli ve evli olmayan kadınları birbirinden ayırıyordu. Yeni ceza kanununda tecavüze uğrayan kadının evli ya da bakire olması durumunda farklı ceza uygulaması ortadan kaldırıldı. Tanımlar maddesinde “kadın” ve “kız” arasında ayrımı vurgulayan düzenleme kaldırıldı." (2) 6)"Eski ceza kanununda tecavüz ya da kadın kaçırma mağdurlarının tecavüzcüleri ya da kendilerini kaçıranlarla evlenmeleri halinde failin cezasının azaltılması ya da ertelenmesine olanak tanıyan maddeler bulunmaktaydı. Bu kabul, kadınların tecavüzcüleriyle evlenmelerinin “namus”larını korumalarını sağlayarak daha iyi olabileceği varsayımına ve bu durumda mağdur ile evlenmenin suçu ortadan kaldırabileceği varsayımına dayanıyordu. " (2) Cinsel suçlar yeni yasalar kapsamında nispeten daha ağır cezalandırılsa da, bu yasaların işleyişinde ve cinsel şiddet mağdurlarının korunmasında sıklıkla aksaklıklar yaşanmaktadır. Toplum ve aileler de cinsel suçlar konusunda oldukça sessiz kalmakta ve çoğunlukla mağdurları yaşadıkları travmalarla başbaşa bırakmaktadır. Oysa ki cinsel travmaya maruz kalmış bir kişi için en önemli olan şey kendisini yeniden güvende hissedebilmesi, yakınlarıyla bu durumu paylaşabilmesi ve onlardan destek ve ilgi görebilmesidir. Sessizliğe terkedilen cinsel travma mağdurlarının, çevrelerinden destek gören ve gerektiğinde bu konuyla ilgili uzman yardımı alan mağdurlara oranla yaşadıkları travmanın olumsuz etkilerini daha uzun süre ve daha zorlayıcı bir biçimde yaşadıkları görülmüştür. Cinsel saldırıya maruz kalan kişilere destek olmanın ilk yolu onların yaşadıklarına inanmak ve onları yargılamamaktır. Cinsel saldırının mağdurun değil saldırganın ya da istismarcının suçu olduğunu kavrayan, hiçbir nedenin taciz ya da tecavüzü haklı kılmadığını anlayan, mağdurların travma sonrası yaşadıkları zorlu sürecin bilincinde olan ve mağdura inanıp onu koruyan bir toplum ve ailenin içinde, cinsel travma mağdurlarının hakkettikleri desteği, güvende olma duygusunu ve iyileşmeyi daha çabuk bulacaklarına inanmaktayım.


Uzm. Psk. Cigdem Yumbul Referanslar 1)Solicitor General of Canada, "Canadian Urban Victimization Survey," Bulletin 4: Female Victims of Crime. Ottawa, 1985. 2)http://www.makyajsirlari.com/forum/kadin-haklari/1085-turk-ceza-kanunu-tck-ve-kadin.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder